Merhabalar sevgili okuyanlar,
Konuşulması ve yazılması gereken o kadar çok konu var ki… Bazen hangisi öncelikli diye
düşünmüyor değilim. Okulların açılıyor oluşu ve beraberinde iki ay sonra kapanırsa yorumları
mı, Türkiye’de eğitime bakış açısı mı, corona süreci ve ruh halimiz mi, gittikçe artan
psikolojik şiddet ve insanların suça meyili mi, inanmak istiyorum ki hepimizi derinden üzen
yanan ormanlarımız mı, tüketim çılgınlığımız mı yoksa SÜREKLİ MUTSUZ OLUŞUMUZ
MU?
Mağdur olmaktan bu kadar çok hoşlanan bir yığına dönüşmek size de korkunç gelmiyor mu?
Bunların her biri, üzerine derin derin düşünülmesi ve sorgulanması gereken, hatta ve hatta
üniversitelerde ders olarak okutulması gereken konular.
Evet, okullar açılıyor, ziller yeniden çalacak ve çocuklar ait oldukları yerlere kavuşacaklar.
Peki burada çözülüyor mu her şey? Yaşadığımız süreç eğitim kanadında ne denli zayıf
olduğumuzu gösterdi. Çünkü herhangi bir özel durum sonucunda ortaya konacak bir proje,
aternatif bir çözüm önerisi yoktu. (Gerçi bu güçlüğü her sorunda yaşıyoruz milletçe.)
Çocuklar ekran başına kilitlendi, dersler olması gereken nitelikte verilemedi. Alt yapısı
oluşturulmadığı için birçok çocuk ve aile muzdarip oldu. Özel gereksinimli çocuklar için
durum hem kendileri hem de aileleri açısından iki katı zorluydu. Bir yıl kayıp olan bir süreç
yaşandı ve belki de bir kuşak harcandı. Bunların çocuklarımız üzerindeki etkilerini okulların
açılmasıyla daha net fark edeceğiz diye düşünüyorum, daha doğrusu düşünmek istiyorum.
Her şeyden önce her çocuk aynı koşullarda eğitim alamıyor maalesef. Eğitim ve öğretim
birçok çocuk için hayal . Seçkin okullar, devlet okulları ve arada yer alan butik kolejler
arasındaki farklar gözle görülmeyecek gibi değil. Farkında mısınız, makas gittikçe açılıyor!
Sorun eğitim almak değil, alınan eğitimin içeriği. Öğretmenin tutum ve davranışları bile
bulunduğu yere, çocuğun velisinin kim olduğuna göre değişiyor ne yazıkki. Başarı odaklı bir
eğitim sistemi, hırslı eğitimciler ve aileler. Hiç düşünüyor musunuz bu çocuklara ne oluyor?
Ders notları yüksekse öğretmen mutlu, başarılı bir sınıfı var. Aile mutlu, gurur duyduğu bir
çocuğu / çocukları var. Başarı = Yüksek not anlayışı eğitimdeki en büyük açıklardan biri.
Bakınız hep konuşulan ancak es geçilen bir durum var. Çocukların sosyal duygusal gelişimi.
Bu onların yüksek notlar almasından da, ilk önce okumayı öğrenmesinden de vb… daha
önemli. Başarıyı nota indirgemek çocuğun özgüvenini aşağı çekmekten başka bir şey değil.
Başarı = Çaba anlayışı çocuklar için hem daha yapıcı hem de daha öğretici. Çabası takdir
edilen çocuk daha öz güvenli olur. Yüksek notları takdir edilen çocuk ise daha düşük bir not
aldığında, başarısızlıkla baş edememe durumu yaşar. Bu çocuklar birer yetişkin olduklarında
da durum farklı olmaz. Biri çözüm odaklı olup kat ettiği yolu görürken, diğeri karşılaştığı en
ufak sorunda kurtarıcı arar.
Yani demem o ki okullardaki rehberlik birimlerinin daha titizlikle yapılıyor olması gerek .
Çocuk başarılı ( YÜKSEK NOTLAR ALIYOR ) fakat arkadaşı yok. Çocuk hep en önde
oturuyor, öğretmenin gözdesi ( AİLE STATÜSÜ) fakat arkadaşları onu sevmiyor. VEYA

özel gereksinimli bir çocuk sınıfta kaynaştırma öğrencisi olarak yer alıyor. ( SORUNLU
ÇOCUK)… Bütün bunlar okul, öğretmen ve ailenin tutum ve davranışlarından kaynaklı
yaşanıyor. Sınıf ortamında iyi bir davranış kontrolüne sahip bir öğretmen bu eşitsizliği
giderebilecekken, kimse elini taşın altına koymadan en… olma kaygısında. Bu çok üzücü bir
durum.
Ancak öncelikler değişir, çocukların duygusal ihtiyaçları giderilerek hareket edilirse her şey
daha farklı olabilir. Dikkat ediyor musunuz çocukların okula giderken ve çıkarken ki yüz
hallerine? Neden bu kadar küçük yaşta ilk önce mutsuz olmayı öğreniyorlar? Oyun ihtiyacı
karşılanmayan, sorumluluk alma, öz bakım becerileri tam öğretilmeyen çocuklara okuma
yazma odaklı ders verildiği için. Kendini ifade etmeyi öğretmeden önce eleştirilmeyi
öğrendiği için. Öz güveni gelişmediği için. Bu becerileri çocuk ilk önce aileden sonrasında da
okuldan alır ve beraberinde sosyal çevre girer devreye.
“Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözü duvarlara kazındı lakin o bilince sahip
öğretmenler azınlıkta kaldı maalesef. ÇÜNKÜ eğitim sistemi düşünmekten ziyade
ezberlemeyi, üretmekten ziyade hazırcılığı benimsiyor. Ve bu sistemin içinde çocuklar sürekli
değişen öğretim biçimlerine uyum sağlamaya çalışıyor. Okul onların tercih ettiği bir yer
olması gerekirken mecbur olduğu bir yere dönüşüyor.
Eğitim sistemi çocukların kendisini sorgulamayı öğrendiği, ahlaklı ve erdemli bireyler
olmanın öncelikli olduğu, sorumluluk duygusunun, birlik ve beraberliğin öneminin
kazandırıldığı, her çocuğun bireysel farklılıklarının göz ardı edilmediği bir zincirden
oluşmalıdır. Eğitimde öğretmen kadar öğrencinin de söz hakkı vardır. Ve temel eğitim
istisnasız her çocuğun ücretsiz hakkıdır.
Mutlu, sağlıklı, üretken, sorgulayan çocuklar yarınları kurtaracak olanlar. İyi dersler
arkadaşlar.

Zemberek Kuşu’nun Dönüşü

Sohbeti Başlat
Bize Ulaşın
Merhabalar,
Nasıl yardımcı olabiliriz ?