Merhaba sevgili okuyanlar,
Bu hafta kendimize yolculuğumuza devam edelim. Biraz kendimizi rahatsız edelim. İyidir rahatsız
olmak, insanı düşünceye, insanı harekete iter çoğu zaman. Neden rahatsız olmalıyız peki?
Mesela kendimizi mükemmel sanmaktan başlayabiliriz. Muhteşem ebeveynler gibi görünmekten… Ya
da sürekli kendimizi anlatmaktan. Hani dünyada bir tek ben yaşıyorum bunları gibi olan tavrımızdan.
Veya tam tersi, kendimizi görmezden gelip hep başka insanları anlatma isteğimizden. Aşırı korumacı,
aşırı umursamaz olan yanımızdan, aşırı olan her şeyden… Düşünce, davranış ve yaşanılan arasındaki
uçurumdan.
Yaşama karşı acemi olduğum zamanlarda, insanları kitaplardaki gibi düşünürdüm. Yani her insan bir
dünyadırdan yola çıkarak, her insan bir kitap olmalı gibi. Bunun böyle olmadığını zaman içinde
öğrendim elbette. Evet her insan değerlidir ve her insan değerini kendi biçer. Aslolan ise düşünce ve
davranış ikilisinin yaşamına aktarılışındaki tutarlılıktır.
İnsanların size yansıttığı ve gerçekte olduğu kişilik hep merakımı cezbetmiştir. Anlam yüklediğim çoğu
şey anlamıyla çeliştiğinde çok büyük şaşkınlıklar yaşadığım doğrudur.
O nedenle duyguları ve insanları fazlaca önemsemekten başlayalım. Fazlaca önemsemek kısmı
önemli. Çünkü burada duygunun asıl sahibi yaşadığı durumu, olayı, olguyu es geçiyor, yok sayıyorsa
sizin bunu yaşıyor olmanız biraz garip kaçıyor doğal olarak.
Ya da insanları tanımadan önce kendi anlattıkları gibi kabul edersiniz. Yani bir kişi neden kendisiyle
ilgili olmayan bir şeyi anlatsın ki gibi iyi niyetli bir düşünceden. Lakin anlatıyor işte. Hiç olamayacağı
kişiyi, olmak istediği kişiyi ama kendisine gelemiyor. Bundan da zerrece rahatsızlık duymuyor. Kendisi
olmayı reddederek , olmayan birinin kimliğinde yaşamak daha doğru geliyor. Bu tip insanlar herkesin
yaşamında mutlaka olmuştur.
Genişletelim içeriği. Hayatında saygı duyduğu bir şey yok. Bulunduğu ortamda saygıdan gem vuranlar
mı dersiniz, örnek teşkil ettiği bir özellik yok, önüne geleni eleştirenler mi dersiniz… Bilgisi yok, her
konuyla ilgisi çok olanı mı ararsınız. Yani o kadar çok ki. Gerçeğini kabul etmek bazı insanlar için o
denli imkansız ki. İmkansız, çünkü; bu da belli ölçüde zeka gerektiriyor.
Kendisiyle ilgili yanıltıcı algılarına o derece hayranlar ki, olan ile gerçek yer değiştiriyor.
Bir de gölgesi kendinden büyük olanlar var. Merak ediyorum ışığın açısı değişip, gölge sıfırlandığında
ne olacaklar? Hepimize denk gelmiştir. Harika ebeveyn profilleri. Gerçekten o kadar harikalar mı ki?
Herkesin anne babalığını eleştirip, çocuğunu kamu spotu gibi ortada tutan, lakin çocuğun asıl ihtiyacı
olanı gözden kaçıran.
Görünen ve gerçek yanıltıcıdır. İnsanlar bazen illüzyon gibi. Yapıyor göründükleri ve onu nasıl
yaptıkları. İnanın sandığınız kadar mükemmel değil hiçbir kimse, hiçbir yapı vb…
Çok merak ediyorum insanlar kimin için yaşıyor? Cevabım maalesef insanların yine başka insanlar için
yaşıyor olduğu. Onların hayranlığı, saygınlığı, takdiri için. Bunun neresi yanlış? Şöyle ki kendilerinden
başlamayan her şey yanlış ve eksik. Kendisine saygı duyan, kendisini takdir eden, kendisini seven biri
olmadan diğer her şey buz üstüne yazı yazmak gibi. Dağılmaya mahkum.
Gelelim kendini unutup, insanlığa kendini adayanlara… Bazıları buna fedakarlık dese de altında yatan
nedenler bu değil. Kabul görme, sevilme isteği. Kendinizi unutup ilahlaştırdığınız her insan, bir gün
kendisini gerçekten o noktada görüp ilk sizinle bağlarını koparacaktır. Kendinizi unutacak kadar

bağlandığınız her şey aşırılığa kaçacağından sonrasında size dönüşümleri ruhsal rahatsızlıklar olabilir
büyük olasılıkla. Hepimizin hayranlık duyduğu kişiler vardır. Onun beğendiğiniz özelliklerini kendinize
katma isteğiniz, onu model alma isteğiniz başka, kendinizi görmezden gelip yalnızca onun için yaşama
isteğiniz çok başka.
Aynı aşırılık sadece ben diyenlerde de vardır. Ben diye başlamak önemli evet, ancak narsist bir
boyutta ben demeye başlıyorsa kişi, bu rahatsız edici. Böyle zorlu kişilikleri düzeltmek gibi bir görev
edinmek oldukça düşündürücü olacağından en sağlıklı olanı sıfır iletişim olmasıdır.
Bir de son dönemlerde çok sık karşılaştığım bir durum var. Genelde iş yaşamında, bir meslek sahibi,
belli bir parseli kapmış, bir alanda titr sahibi olmuş kişilerde bulunan baş döndürücü kendine güven.
Ben oldum artık, bu iş benden sorulur gibi cümlelerin sahipleri. Unvanlarına o denli güveniyorlar ki
yaptıkları iş titizliğini yavaş yavaş yitirirken, onulmaz hataların bedelini başkalarınca ödenebiliyor.
O nedenle lütfen rahatsız olalım bir şeylerden. Olalım ki değişelim. Kaç adımda ulaşır bir insan
kendisine harekete geçip görelim.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü

Sohbeti Başlat
Bize Ulaşın
Merhabalar,
Nasıl yardımcı olabiliriz ?